Sabina Berberović’in babası Alija Izetbegović’in 1983’te düzenlenen Saraybosna davası kapsamında tutuklandığı güne dair anıları

23 Mart 2023

23 Mart 1983’te Alija Izetbegović ve diğer Bosnalı Müslüman entelektüellerin tutuklanmasının 40. yıl dönümü münasebetiyle, Alija Izetbegović’in kızı Sabina Berberović ile o gün neler yaşandığını ve dairenin aranmasını, babasının tutuklanmasını ve ardından gelen diğer olayları nasıl yaşadığını anlatan bir röportajı sizlerle buluşturuyoruz.

23 Mart, bir grup Müslüman aydının Saraybosna’da tutuklanmasının 40. yıl dönümü. Tutuklananlar arasında rahmetli babanız Alija Izetbegović de vardı. O günü, nerede olduğunuzu, ne yaptığınızı hatırlıyor musunuz?

S.B: Çok iyi hatırlıyorum. Güzel bahar sabahıydı. Annemlere pazardan bir şeyler getirip misafirlere öğle yemeği hazırlamaya yardım edeceğime söz verdiğim için anne ve babamın yanına gittim.

O zamanlar cep telefonlar yoktu, bu yüzden, annemle babamın evinde ve ablam Lejla’nın evinde yaşanan dramdan habersizdım ve şehirde dolaşırken yavaş yavaş alışveriş yaptım.

Daha sonra Lejla bana sabah 6 sularında sivil giyimli kimliği belirsiz bir kişinin kapısına geldiğini ve Halide annemizin kendini iyi hissetmediğini söylediğini anlattı. Kendini tanıtmadı ve başka bir şey söylemedi. Ebeveynler telefona cevap vermeyince Lejla’nın kocası Jasminko neler olduğunu görmeye gitti. Ancak kapıyı açan adam içeri girmesine izin vermedi. Halide annemi aradı ve ona iyi olduğunu söylemesini söyledi. Annem iyi olduğunu, Lejla’nın endişelenmemesi gerektiğini ve sadece polisin evi aradığını söyledi…

Bugün bile Lejla’ya gelen adamın kim olduğu benim için net değil. Babayı tutuklamaya gelenlerden biri olması bana mantıklı gelmiyor. Her halükarda, olanlar hakkında bizi uyarmayı gerekli hisseden biri oldu.

Jasminko eve döndü. O ve Lejla şoktaydı. Kızını anaokuluna götürdüler ve tekrar birlikte anne babalarının yanına gitmeye karar verdiler. Kimliği belirsiz başka bir adam azcık kapıyı açtı ve ayağıyla fazla açtırmadı. İyi olduğunu doğrulamak için anneyi aradı. İyi olduklarını söyledi ancak Lejla  annemizin sesinde korku hissetti. Bu kez de girmelerine izin verilmedi ve çıkmak zorunda kaldılar.

Tutuklanmayı ne zaman ve nasıl öğrendiniz?

S.B: Ebeveynlerimin dairesinin anahtarı bendeydi. Neyse ki zili çalmadım – kapıyı açtım, içeri girdim ve birkaç adımda kendimi oturma odasının kapısında, siyahlar içinde iri yarı bir adamın önünde buldum. Müfettiş Klarić siyah takım elbise, siyah gömlek ve siyah kravat takmıştı. Yanından geçtim (şaşırdı ve beni durdurmadı) ve annemle babamı oturma odasındaki kanepede yan yana otururken gördüm. Annem ağlıyordu, babam çok ciddiydi. Annemin yanına oturup ona sarıldım. Neler olup bittiğini hemen anladım ancak nedenini asla anlamayacağım.

Siz geldiğinizde neler oluyordu?

S.B: O sırada daire aranıyordu. On sivil ajan vardı ve iyice daire aradılar. Babamın çalışma odasından aldıkları çeşitli kitapları ve metinleri büyük çantalara doldurdular. Aldıkları ‘suçlayıcı’ materyaller arasında, Ay’a ayak basan Amerikalı astronot Neil Armstrong hakkında İngilizce makaleler de vardı. Öğleden sonra saat 13 gibi ayrıldılar ve babamı yanlarına aldılar. Onu nereye götürdüklerini sorduğumda  Müfettiş Klarić kısaca “SUP” (İçişleri Sekreterliği) olarak cevap verdi. Merdevinelerden aşağı inerken babam bize dönerek anneme ve bana baktı. Ben de ona ne yapalım diye sorduğumda o da kitap yayınlayın (Doğu Batı Arasında İslam) diye cevap verdi. Çok şaşırdım. Kitabı yayınlayacağız ama o kitabı yazdığı için tutuklandı. Kitabı, Hasan Karačija dostumuzun yardımıyla önce İngılizce olarak Amerika’da ardından babam hapisten çıkmadan önce Belgrat’ta Boşnakça’da yayınlamayı başardık.

Hemen Leyla ablamı aradım, geldi. Gün içinde İgman’daki şantiyede çalışan Bakır Ağabey’e ulaşmayı başardık ve hemen Saraybosna’ya döndü.

Sonraki günlerde her sabah SUP’a gittim ve babamı görmek istedim ama başarılı olamadım. SUP’deki soruşturmadan sonra cezaevine nakledildiklerinde ziyaretlerin mümkün olacağını söylediler.

Fotoğraf: 1983 yılında Devlet Güvenlik Şubesi tarafından dairesinin aranması sırasında Alija Izetbegović’ten ele geçirilen eşya listesinin bir kısmı

Diğer tutuklamaları ne zaman öğrendiniz?

S.B: Tutuklananların isimlerini çok çabuk öğrendik: Salih ve Omer Behmen, Edhem ve Džula Bičakčić, Mustafa Spahić, Ismet Kasumagić, Derviš Đurđević, Melika Salihbegović, Hasan Čengić, Džemaludin Latić, Husein Živalj, Rušid Prguda. Çarşı’da çok konuşuldu. Arkadaşları ve akrabaları gelip haberi getirdi.

Birkaç gün sonra baba ve diğerleri Saraybosna’daki Merkez Hapishanesine nakledildiler.

Babamı görmek umuduyla her gün hapsehaneye gittim. 3-4 gün sonra resepsiyonda müfettiş Vlada ile karşılaştım ve bana bir saat sonra gelip 5 dakika babamı görebileceğimi söyledi.

Geldiğimde babam sadece bir masa ve iki sandalyenin olduğu küçük bir odada bekliyordu. Gözle görülür şekilde bitkindi, alt dudağının çatladığını hatırlıyorum. Sakin görünmeye çalıştı. Nasıl olduğunu sorduğumda iyi olduğunu, anneme bakmamız gerektiğini ve ona endişelenmemesini söylememiz gerektiğini ve bir avukatı bulmamızı söyledi. Ünlü Saraybosnalı avukat Jovanović’i önerdi. 5 dakika geçti ve ziyaret sona erdi.

Bütün aileler avukat tutmayı başarsa da müvekkillerini ilk kez duruşmada gördüler. Tüm soruşturma, yalnızca savcı ve sorgu yargıcının huzurunda yürütüldü. Bu, yürürlükteki yasaların ve sanık haklarının ağır bir ihlaliydi.

2 hafta sonra sabah 05.30 sıralarında Devlet Güvenlik görevlileri gelip üç çocuğumuzun dairelerini aradı. Ne aradıklarını bilmiyorum. Hiçbir şey bulamadılar.

Bundan sonraki hayatınız nasıldı, arkadaşlarınız ve tanıdıklarınız nasıl tepki verdi? Babanızı cezaevinde ziyaret edebildiniz mi?

S.B: Hayat ‘tersine’ dönmüş gibi görünüyordu. Ağırlıksız bir şekilde koşmaya ve havasız bir alanda nefes almaya çalışmak gibi. Acı dışında hiçbir şey gerçek görünmüyordu. Fonsiyonu olalım diye acımızı bastırıyorduk.

Gerçek arkadaşlar yanımızdaydı ve korkmadı. Bazıları, daha az cesur, artık bizi tanımıyordu. Ancak bazı tanınmayan kişiler bize anlayış ve destek gösterdi.

Tutuklananların aileleriyle yakınlaştık. Görüşmeye ve Bosna ve Yugoslavya yetkililere dilekçeler yazmaya başladık. Ayrıca birinin bizi kabul etmesi umuduyla Belgrad’a gittik, ancak başarılı olamadık.

Babamızı haftada bir saate ziyaret edebiliyorduk. Süreç hakkında konuşamazdık. Duygular hakkında konuşmak istemedik. Cesur olmaya çalışıyorduk.

O bizim için kaygılanıyordu, biz de onun için kaygılanıyorduk.

Bu arada medya, tutuklananlar hakkında kirli kampanya yürüttü. Hem iddianame öncesi hem de yargılama öncesi zaten hükümlerini vermişler.

Bu, Ağustos ayındaki adil olmayan bir yargılama ve acımasız cezalarla sonuçlanacak bir sürecin sadece başlangıcıydı.

Fotoğraf: Sabina Berberović’in Saraybosna Merkez Hapishanesinde bulunan babası Alija Izetbegović’e yazdığı mektubun zarfı

Fotoğraf: Alija Izetbegović tutuklanmasından 2 yıl önce Kupari’de

ALIJA IZETBEGOVIĆ VAKFI

Share